Bu sefer istikametimiz gizli cennet Kerpe. İstanbul’a bu kadar yakın olmasına rağmen haritalarda bile yer almayan bir bölge Kerpe. Yanıbaşındaki Kefken çok daha fazla biliniyor ama esas tesisler Kerpe’de. En büyük avantajı ise ulaşımının çok kolay olması.
Kerpe, Karadeniz’in en kuytu koylarından birine kurulu, ormanlık içinde bir belde. Buraya ulaşmanın en kolay yolu ücretli otoyol üzerinden. İzmit’i geçtikten sonra Kandıra sapağından giriliyor ve Kefken tabelaları takip ediliyor. Kerpe’ye kadar yol dümdüz ve son derece rahat. Yemyeşil köylerin arasından kıvrıla kıvrıla Kerpe’ye varıyorsunuz. İstanbul Çamlıca çıkışından yaklaşık bir buçuk saat sonra, Kerpe’nin sahilindesiniz.
Buradaki otellerde güne güzel bir köy kahvaltısı ile başlayabilir, ya da öğle yemeği için balık ziyafeti çekmeyi bekleyebilirsiniz.
Kerpe sahili sağlı sollu balık lokantaları ile dolu. Burada mevsime göre hemen her çeşit deniz balığı yenebiliyor.
Kerpeliler, özellikle mevsim balıklarıyla Eylül ayında yörenin ayrı bir güzel olduğunu söylüyor.
Kerpe sahilinde balık istemeyene gözleme, pide, etli ekmek gibi alternatifler de var. Zaten Kerpe aslında tipik bir tatil beldesi. Etraftaki yazlık ev sayısı son yıllarda iyice artmış. Ama bu yöre henüz doğallığını yitirmemiş.
Kerpe sahilinden biraz yukarı doğru gittiğinizde tam bir doğa harikası Kartalkayaları görüyorsunuz. Kayalara ulaşmak için dik ve toprak bir patika yoldan geçmek gerekse de buna kesinlikle değiyor.
Yıllar içinde denizin şekillendirdiği kayalar, Kerpe’de mutlaka görülmesi gereken bir yer. Kayalar tamamen doğal hali ile korunmuş olsa da, etrafta çöpler eksik değil. Böylesine bir güzelliğin nasıl kirletilebildiğine hayret etmeden geçmek zor.
Kerpe Karadeniz’in diğer koylarının aksine batıya bakıyor. Kuytu konumu sayesinde yıllar içinde liman ve ticaret merkezi olarak kullanılmış.
Kayaların yanından toprak yoldan gittiğinizde Miço Koyu’na varıyorsunuz. Bomboş koy, denizin içindeki kayalarla hoş bir manzara oluşturuyor.
Aslında Kerpe’nin her köşesi yürüyüş, bisiklet gibi sporlar için ya da güzel fotoğraf kareleri yakalamak için çok uygun. Kartpostal güzelliğinde görüntüler yakalamak mümkün.
Kamp yapmak isteyenler için de burada belirlenmiş alanlar var. Doğa Çadır Kampı Dinlenme ve Konaklama Tesisleri bunlardan biri. Etrafı orman olan bölgede, çadır ya da karavan kampı yapmak mümkün.
Kerpe Kefken arasındaki upuzun plaj tamamen kum. Deniz tipik Karadeniz hiç değil. Açıklara kadar sığ ve dalgasız. Bu yüzden derinde yüzmek isteyenlerin kayalıkları tercih etmesi gerekiyor.
Kerpe denizinin Karadeniz olduğuna inanmak zaman zaman güç oluyor. Çünkü çoğunlukla tertemiz, durgun ve sığ bir su. Özellikle çocuklar için ideal.
Denize doğal kayalıklardan ya da sahil boyunca uzanan halk plajlarından girilebiliyor.
Plajların yanından Kefken’e doğru uzanıyoruz. Burası bir balıkçı köyü. Yörenin tüm balıkları buradan geliyor. Pembekayalar ise buraya gelince mutlaka görülmesi gereken bir yer.
Kefken, Kerpe’nin yanıbaşında. Balık buradan geliyor ama Kefken’de pek fazla tesis yok. Kalacak bir otel ve tek tük balıkçı lokantaları var.
Pembekayalar, Kefken’in en ilginç yeri. Biz de biraz çevreyi dolaşıp kısa bir tur attıktan sonra Kerpe’ye geri dönüyoruz ve bir alabalık restoranına uğruyoruz.
Kerpe’den dönmeden önce, bölgeye bir de tepeden Babadağı’ndan bakalım diyoruz. Burası aynı zamanda Kocaeli fatihi olan Akçakoca’nın mezarı. Aşağı baktığınızda başta Kerpe Yarımadası, tüm yöre ayağınızın altında.
Artık yavaş yavaş dönme vakti yaklaştığında, Kerpe’den ne alınır diye soruyoruz esnafa. Burada sütçülük çok gelişmiş. Özellikle Kandıra yoğurdu çok meşhur. Dönerken yanınızda yoğurt, peynir, köy yumurtası görürebilirsiniz.
Kerpe’de gün batımını izlemek çok keyifli. Biz de gündeşin denizin arkasında kaybolmasını izleyip şehre dönüyoruz.
Kaynak ; NTVMSNBC Yakın Yerler – Heves Atasoy